Şampiyonluk için transfer şart!
Son yıllarda hemen her şey alınıp satılmaya, bir piyasası, borsası olmaya
başladı. Hisse senedi veya pamuk borsalarını duymuşunuzdur da evlerimizde
kullandığımız elektriğin de bir borsada alınıp satıldığını pek azımız bilir.
İklim değişikliği aktivisti Greta Thunberg eylem ve etkinliklerde bulunadursun
finansçılar karbon piyasasını çoktan kurup işlemlere başladılar bile.
Aktivistler çevre kirliliğini protesto ederken onlar çok kirletenlerin
cezalarının hafifletilmesine aracılık yapmak ve bu sayede para kazanmak
peşindeler. Buna kısaca “finansallaşma” deniyor. Finansallaşma herhangi bir
piyasada sürekli ve çok işlem yapılmasını teşvik eder hatta türev ürünler ile
bu piyasalardaki işlem hacmini daha da arttırır ve kredilendirme imkanı
yaratır.
Soluduğumuz havanın bile piyasası varken finansallaşmanın milyonlarca
insanın ilgi gösterdiği futbola bulaşmayacağını düşünmek hayalcilik olurdu. Futbolda bir spor olmaktan çıkıp önce “show business” sonra “business”
olduktan sonra şimdi artık kusursuz bir “piyasa” oldu. Bu tabii önce ABD’nin
NFL, NBA ve MLS ile başladı ve nihayet Avrupa’da Futbol ile vücut buldu.
Hep transfer sürekli transfer:
Takımlar yeni bir sezon için eksik veya aksayan bölgelerine transferler
yaparken, her ne kadar söylem değişmediyse de neredeyse artık her sezon bir
takım geliyor başkası gidiyor. O yetmiyor bir de ara transfer dönemi ortaya
çıkarıldı. Orada da takımın yarısı değişmeye başladı. 1996-2024 arası 10’ar
yıllık dönemlerde arka arkaya 3’er yıllık dönemlerdeki yaz transferlerini gösteren
grafik durumu anlatıyor sanırım. (Kaynak: Transfermarkt.com.tr)
60-70’lerde ortalama transfer adedi 200 civarındayken (sol eksen), ligde her bir kulübün ortalama 27 kişilik kadrosu olduğundan yola çıkarak, kayıtlı oyuncu sayısının %40’ının (sağ eksen) transfer olduğu görülüyor.
· 1980-90’larda bu rakam
450’ye çıkarken, takım sayısının artmasına rağmen transfer oranı %80’lere
ulaşıyor.
· 2000-2010’lara
gelindiğinde sezon öncesi 550 transfere ulaşıyor ve artık oran %100’e varmış
durumda. Diğer bir deyişle ligdeki tüm oyuncular sene sonunda başka takıma gidiyorlar!
· 2022-24 arası ise
patlama yaşanan ve yıllık ortalamanın 900 futbolcuya geldiği dönem. Oran 2023-24
sezonunda %190’a gelmiş ve 2024-25 sezonundan %150’ye düşmüş durumda, yani bir
oyuncu bir takımda sadece sezonun üçte ikisinde oynuyor. Oyuncuların takımlarında
kalma süreleri 1.Dünya savaşında batı cephesinde acemi bir askerin hayatta
kalma süresinden daha kısa!
Yapılan her bir transfer futbolcuya imza parası, menajere komisyon
yöneticiye şan şöhret 😊 bırakırken, taraftarın
ekmeği de umutları da oluyor.
Torununuza kombine almış mıydınız?
Gelin bu kez bu transferlerin mali portesine bakalım. Aşağıdaki grafik
kulüplerin transferlerde yaptığı harcamaların toplam net dengesini (Bilanço)
gösteriyor (1990 yılından önceki veriler eksiktir). (Kaynak:
Transfermarkt.com.tr)
Son dönemlerde sadece transferler için kulüpler ortalama 35 Milyon € açık
vermektelerdir. Bu kadar işlem hacmine karşı Türk futbolunun gelir kaynakları
da kısıtlı: Kombine, bilet ve ürün satışlarını orta gelir tuzağına yapışmış bir
toplumda artırmak için sadece finansçı değil, pazarlama dehası olmak lazım.
Sponsorluk deseniz oldukça zayıf zaten o da üç büyük kulüpte yoğunlaşıyor. Orta
sıralara oynuyorsanız mahalle kebapçısından öte sponsorluk gelmiyor. Kulüpler
yayın gelirlerini artırmak için siyaseti de yanlarına alarak Bein Sports’un
gırtlağına basmalarına rağmen artık ne kadar köfte o kadar ekmek cevabı
almaktalar. Kurlar bir günde patlayınca ödenemeyecek hale gelen milyon dolarlar
nedeniyle “Digitürk kuru” diye bir şeyin ortaya çıktığı ülkede yayıncı da
yoğurdu artık üfleyerek yiyor. Sonuç olarak mevcut durumda Süper Lig'de maddi
durumu “eh işte” bile denebilecek kadar iyi olan herhangi bir kulüp
bulunmamaktadır.
Finans sonuçta sıfır toplamlı bir oyundur, yani bir katma değer sağlamaz,
olanı başka yere aktarır. Finansın işlevlerinden biri de tasarruf edenlerin
çeşitli yatırımlar yaparak servetlerini gelecek kuşaklara aktarmasını
sağlamaktır. Ancak finansallaşma bu işlevi tersine çevirebilecek güçtedir.
Finans gelecekteki nakit akışlarının bugüne çevrilmesini sağladığından artık
gönül rahatlığıyla geleceğimizi (çocuklarımızı) teminat göstererek bugün (biz)
harcayabilir hale geldik. Büyüklerimiz bizlere ev veya tahsil bırakmışlardı,
biz ise çocuklarımıza borçlarımızı bırakacağız. Bunu da neden sorun ettiklerini
anlamıyorum, onlar da kendi çocuklarına borç ve yükümlülük devretsinler bir
zahmet. Finansallaşma ve mükemmel ebeveynlik bunu gerektirir.
Türkiye’de futbol büyütemediği pastayı sürekli yiyerek borçlanmaya başladı.
1990’larda gelecek sezonun kombineleri karşılığında kredi çekmek mantıklı bir
işlemdi. Ama ne zaman iş 15 yıl sonraki kombine gelirlerinin iskontosuna geldi,
işler o zaman sarpa sardı. 2030 yılının loca gelirlerini bilançoya varlık
olarak kaydedip kar açıklayan kulüpler gördü bu gözler. Futbol ülkemizde enerji
ve savunma sanayinden çok daha önemli bir sektördür. Borç batağına düşmüş
kulüpler kurlar patlayınca Bankalar Birliği anlaşması ve zamanın ultra düşük
faiz oranı ile kurtarıldı. Böylece birikimlerini çocuklarına miras bırakmak
isteyen emekliler dolaylı olarak gitmedikleri maçların kombinelerini almış
oldular. Ama onlar geçmedikleri köprülerin ücretlerin de ödemeye alışkın zaten.
Bankalar birliği anlaşması sayesinde 100 milyon eurodan fazla borcu olan kulüplerin
borcu hiçbir şey yapmadan 30-40 milyon euroya düşüverdi. Kulüplerin durumları
biraz düzelince bu kez anlaşmanın mali disiplin şartlarından kurtulmak için
kıvranmaya başladılar. Eski oyun bu sefer kripto varlıklar, fan tokenlar, türev
ürünler gibi yeni finansal araçlar katılarak zenginleştirilmeye başlandı.
Oyuncuların sözleşmeleri de finansal opsiyon sözleşmelerinden daha karışık
olmaya başladı: Oyuncu şu kadar maç oynarsa bu bedelle satın almak zorundasın
veya bedelsiz serbest kalacak vb. gibi. Yakında astrologlar da işin içine
karışıp Jüpiter ile Mars’ın yan yana gelmesi halinde atılan goller bonusa dahil
değildir diye bir madde de eklenirse şaşırmayın.
Bu noktadan sonra çoğu A.Ş. olan kulüplerin, İngiltere ve ABD’deki gibi,
yerli veya yabancı bir satın almaya konu olmalarını da beklemek ve yadırgamamak
gerekiyor. Zaten taraftarlar patronunun kim olduğu ile değil yeni transferlerle
ilgilendiklerinden bu geçiş sancısız olacağa benzer.
Financialized Everything hakkında ilk kez Türkçe içerik ile karşılaştım. Çok yararlandım, elinize sağlık. https://polymarket.com/ ve türevi platformlar gelecek beş yıl içerisinde 'finansallaşmayı' çok daha ileriye taşıyacağını düşünüyorum.
YanıtlaSil