Türkiye’nin döviz satışlarına Malezya dur diyecek mi?



Türkiye, yaklaşık 1,5-2 yıldır hem döviz kurunu hem faizleri kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bunu da serbest sermaye rejiminde yapınca meşhur “imkansız üçleme” (impossible trinity) ile karşı karşıya kalınıyor. Böyle olunca ekonomi çevreleri, ya sermaye kontrolleri getirilmesi ya da IMF ile anlaşma yapılması gerektiğini dile getirmeye başladılar. 2016 yılından itibaren bozulan ekonomiye 2017 yılında, aslında son derece etkili ve yaratıcı bir finansman yöntemi olan, KGF ile doping yapılmış fakat her dopingin sonucunda olduğu gibi ekonomi bu sefer 2018 yılından itibaren, günün favori deyimi ile, entübe edilmiştir. Yönetim, ekonominin canlanması, işsizliğin azalması için faizlerin düşük kalması ve enflasyonun kontrol altında tutulması için devalüasyonun düşük olmasını arzu etmektedir. Bu durumda sermaye kaçışı nasıl önlenecektir? İşte tam da bu nedenle, ya güveni tekrar tesis edecek bir IMF anlaşması yapılması veya sermaye kaçışını engelleyecek sermaye kontrollerinin yürürlüğe konması önerilmektedir. Görünen o ki Türkiye’de zaten, 1998 yılında Malezya’da uygulanana benzer, kontrol ve önlemler devreye alınmaya başlandı bile. Bu yazıda Malezya tecrübesinin Türkiye özelindeki uygulamasına bakmak istiyorum.
Göze çarpan ilk benzerlik o zamanlar Malezya’nın başındaki Mahatir Muhammet gibi, Türkiye'nin bugünkü ekonomi yönetiminin de sorunların nedenini yabancı spekülatörlerinin operasyonu olarak görmeleri. Teşhis aynı olunca tedavilerinde  aynı olması şaşırtıcı olmamalı; üstelik Malezya’nın uyguladığı sermaye kontrolleri bazı kimselerce  bir başarı hikayesi olarak görülürken [1].
Yabancı döviz spekülatörlerini engellemek demek esasen onların yerel para (TL) satarak döviz almalarını engellemek demektir. Bu ise TL’nin yurtdışına çıkmasının veya yurtdışı yerleşiklerin eline geçmesinin engellenmesi, kısaca off shore TL’nin yok edilmesi  gerekir, çünkü yurtdışına çıkan TL, döviz talebi olarak ülkeye geri dönebilir. Peki, TL’nin yurtdışına çıkması nasıl engellenir? Bu soruyu cevaplamak için öncelikle yabancılar nasıl TL’ye erişebilirler ona bakmak lazım.
Birincisi yabancıların mevcut portföy yatırımlarından (DİBS & borsa) kaynaklanan TL varlıkları olabilir. Nisan 2020 itibariyle yabancıların Borsadaki varlıkları 22 milyar$, tahvil varlıkları ise 8 Milyar $ civarındadır [2]. Bu tutarların toplamın 2017 sonunda 90 Milyar $’a yakın olduğu düşünülünce zaten giden gitmiş denilebilir. Kalan tutarın büyük kısmının artık çıkmayacağı varsayılabilir.
İkinci ve kontrol edilmesi daha zor olan kaynak ise doğrudan yatırımların satışı ve temettü akışıdır. Malezya bunu ticaret kanununda değişikliğe giderek yaparken, Türkiye Covid 19 nedeniyle benzer şekilde torba yasa ile temettü dağıtımını sınırlandırarak gerçekleştiriyor[3]. Şu anda henüz yapılmamış olan ise direkt yatırımların elden çıkartılarak döviz talebi yaratmasının önüne geçilmesidir. Ancak mevcut piyasa şartlarında varlık satışlarının hayli zor ve ancak zararına olacağından buradan büyük bir kaçak ihtimali az görünmekte.
Üçüncü kaynak ise yurtdışına TL kredi verilmesidir. Bunun en yaygın biçimi olan Swap zaten pratik olarak yasaklanmıştır. Bundan sonraki adım banka ve özel şirketlerin yurtdışında TL kredi almalarının veya tahvil ihracının engellenmesidir. Hatırlayanlar bilir eski Türk parasını koruma kanunu sadece döviz bulundurmayı değil Türk lirası ihraç etmeyi de yasaklıyordu.
Mevcut varlıklardan off shore TL yaratılmasının engellenmesinin yanı sıra iç piyasa döviz talebinin kısılması lazımdır. Bunun için ise ticari faaliyetler (ithalat) ve kredi sözleşmeleri dışındaki döviz alım satımının yasaklanması (veya aşırı zorlaştırılması) gündeme gelmesi gerekir. Bu çok ses getirecek olsa da Türkiye gibi ülkelerde uygulanması çok da zor değildir. 1980 öncesinde 20 $’lık sınav harcı için Ulus’taki TCMB binasına epey gidip gelmişliğim vardır. En sonunda sol üstte renkli çapraz çizgileri olan döviz tahsis belgesini aldığımdaki sevincim de buna sınavdan daha fazla emek harcadığımdan sınavı kazandığımkinden fazla olmuştu.
Malezya ile ayrışılan nokta ise cari açık. Her ne kadar Malezya 1997 yılına kadar cari açık verse de, o yıldan itibaren hiçbir zaman bir daha cari açıkla karşılaşmamış. Türkiye'nin geçen sene kapanan cari açığının nedeni yapısal dönüşüm değil tamamıyla ekonominin durmasıydı. Arzulanan canlanma ile beraber cari açığın oluşması engellenemez. Bu da her sene cari açık kadar ek döviz talebi anlamındadır. Bu farkın bütün stratejiyi sekteye uğratacak kadar önemli olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Malezya'nın aksine Türkiye borç servisinin üstüne cari açığı da finanse etmek zorundadır.
İç varlık ve talepten gelen döviz baskısı kontrol altına alındıktan sonra sorun mevcut dış borç anapara, faizleri ile cari açığın finanse edilmesine kalır. Bu sene 170 Milyar anapara, 10 Miyar faiz dış borç ödemesi ve 15-20 Milyar cari açık varsayılsa ihtiyaç 200 Milyar $ civarında olacaktır. 170 Milyar dış borcun %80 oranında çevrilmesi halinde rezervlere başvurulacak tutar üç aşağı beş yukarı 60 Milyar $. TCMB rezervleri 90 Milyar seviyesinde, ayrıca bankaların TCMB dışında tuttukları yaklaşık 60 Milyar $ rezervleri var [4]. Böyle bakıldığında Türkiye en azından önümüzdeki sene “70 cent’e muhtaç” kalmayacak gibi duruyor.
Yurtiçi döviz talebinin engellenmesi dışında çoğu adımın atıldığını görebiliyoruz. Bu adım atılır mı yoksa “daha rezervimiz var, biz döviz satışı ile bu işi idare eder piyasayı terbiye ederiz” mi denir onu göreceğiz.


[1] The Malaysian capital control regime of 1998: implementatıon, effectiveness, and lessons, Shalendra D. Sharma, Asian Perspective, Vol. 27, No. 1 (2003), pp. 77-108

[2] TCMB EVDS

[3] Mehmet Bingöl, Şirketlerde kar payı dağıtımı ve 2020 yılı (temettü) vergilemesi https://www.finansgundem.com/yazarlar/sirketlerde-kar-payi-dagitimi-ve-2020-yili-temettu-vergilemesi-yazisi/1485127

[4] Kerim Rota, Bankalarda depo kapasitesi ne kadar? https://www.paraanaliz.com/2020/ekonomi/kerim-rota-yazdi-bankalarda-depo-kapasitesi-ne-kadar-46283/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bizi hanımın tahsili mahvetti!

Soyadınız Keynes veya Friedman olmasa bile ekonomi dehası olabilirsiniz!

Padişahın eşeği